Ülkemizde son yıllarda özellikle ithal edilen ürünleri Türkiye’de üretme (ithal ikame) konusunda ciddi çalışmalar mevcut, her gün bu amaçla kurulmuş yeni bir girişimin, tesisin haberlerini gururla, mutlulukla izliyoruz. HAMLE gibi süper teşvik programları ile devletimiz de cari açığı azaltacak ve iktisadi dinamiklerimizi daha kararlı hale getirecek bu yöndeki tüm çalışmaları ciddi şekilde destekliyor.
Diğer taraftan, ithal ikamesi yapılan ürünlerin birçoğu sadece iç pazara değil, geniş bir hinterlanda hitap ediyor. Dolayısıyla, ülkemizde ithal ikame çalışmaları neticesinde üretilen katma değerli ürünlerin komşu ve hatta uzak coğrafyalara ihracatı da kesinlikle düşünülen, hatta hali hazırda belli seviyede gerçekleşen bir olgu.
Buraya kadar her şey çok güzel ama özellikle teknolojik ve yenilikçi ürünler geliştiren tüm şirketlerimizin hedeflerine doğru ilerlerken yürüdükleri yola da dikkat etmeleri gerekiyor. Pazarda hali hazırda talep gören yenilikçi bir ürünü üretip ve satmak, sadece bir mayın tarlasından geçilerek ulaşılabilen güzel bir bahçeye gitmeye çalışmaya benzer. Mayınların yerini tespit ederseniz hedefinize sorunsuz şekilde ulaşırsınız ama bir mayın tarlasında olduğunuzdan haberdar bile değilseniz bu durumda ciddi sıkıntılar yaşayabilirsiniz.
Ne demek istiyorum? Faaliyet alanınızda üçüncü kişiler tarafından alınmış her bir marka, tasarım, patent ya da faydalı model tescili aslında rakiplerinizce yürüdüğünüz yola döşenmiş birer mayındır.
Bundan mayınlara basmaktan kaçınmanın yolu da fikri mülkiyet enstrümanlarını daha iyi tanımaktan, bu alandaki ihlallerin nasıl gerçekleştiği hakkında temel de olsa bir fikir sahibi olmaktan ve iş planınızı yanınızda yetkin bir patent ofisinin de desteği ile bu parametreyi de dikkate alarak yapmaktan geçer.
Süreci bir örnekle anlatayım. Diyelim eski çözümlere göre önemli avantajları olan ve dünyada da yaygın kullanılan bir cerrahi ekipman yurtdışından ithal ediliyor ve bu ekipman kamu ve özel hastanelere 10.000 EUR gibi bir bedelle satılıyor. Siz de bir fizibilite yaptınız aynı ekipmanı üzerine güzel bir kar koysanız dahi 2500 EUR’ya iç pazara satabileceğinizi gördünüz. İhracat hedefiniz de kısa ve orta vadede yok.
Bu noktaya büyük hayaller kurmadan önce ilk yapmanız gerekenlerden biri, hemen bu alanda yetkin bir patent ofisini aramak ve söz konusu ekipmanı Türkiye’de üretme ve satma sürecinde bir başkasının fikri mülkiyet haklarını ihlal edip etmediğinize dair bir faaliyet serbestliği raporu hazırlamalarını istemektir.
Burada patent ofisi asgari seviyede şu üç konuya bakacaktır. Üçüncü kişiler tarafında, ürüne verdiğiniz isme benzer ya da birebir aynı bir marka tescili var mı, ürünün dış görünümüne ilişkin bir tasarım tescili var mı ve son olarak üründeki avantaj sağlayan teknik fonksiyonlara yönelik (örneğin daha hafif olmayı sağlayan gövde tasarımı, daha hassas çalışmayı sağlayan elektronik sistemler) bir patent ya da faydalı model tescili var mı?
Bunlardan herhangi birisinin cevabı evet ise Türkiye’de faaliyet serbestliğiniz yoktur ve pazara çıkmadan önce mutlaka yine çalıştığınız patent ofisinin gözetimi altında çakıştığınız fikri mülkiyet hakkının radarından çıkmayı sağlayacak adımları atmanız gerekmektedir. Bu arada, genelde üçüncü kişilerin marka ve tasarım tescillerinin radarından çıkmak daha kolayken, ihlal edilen fikri mülkiyet hakkı teknik fonksiyonların korunduğu bir patent ya da faydalı model ise süreç daha zorlu olmakta, hatta iyi kurgulanmış bir patentin ya da faydalı modelin etrafından dolaşmak her zaman mümkün de olamamaktadır.
Yeri gelmişken şunu da belirteyim, tescilli bir patentin, faydalı modelin ya da tasarımınızın olması bir başkasının bu alandaki haklarını ihlal etmediğiniz anlamına kesinlikle gelmez. Sınai mülkiyet hakları negatif etkili haklardır ve sahiplerine üretme hakkı değil ürettirmeme hakkı verir. Tamamen farazi bir örnek olarak, diyelim kurşun kalem A şirketi adına patentli ve siz de silgili kurşun kaleme patent aldınız. Benim patentim var diye A şirketinden kurşun kalem kısmı için (çekirdek teknoloji) bir izin almadan silgili kurşun kalem üretirseniz A şirketinin patentini muhtemelen ihlal etmiş olursunuz. Özetle, bilerek ya da bilmeden başkası adına patentli bir çekirdek üzerine yenilikler yaparsanız, bu yeniliklere patent alsanız dahi çekirdek teknolojinin sahibinin izni olmadan çekirdeği de içeren bir ürünü ticarileştiremezsiniz.
Bu noktada patentlere yönelik yapılan faaliyet serbestliği çalışmasının (FTO-Freedom to Operate) hangi temel adımları içerdiğinden de kısaca bahsetmek isterim. FTO aslında ayrı bir yazı konusu olacak kadar detaylı bir konudur, ben burada sadece genel çerçevesini aktarmaya çalıştım. Öncelikle FTO alanında deneyimli patent vekilleri/uzmanları tarafından yapılmalıdır, çünkü FTO çalışması sadece teknik değil hukuki analizleri de içerir. (Burada anlatılanları sakın evde denemeyin uyarısı gibi oldu )
Buna göre, öncelikle yapılacak FTO’nun kapsamını doğru belirlemek adına ilk aşamada alınması gereken asgari bilgiler şunlardır: Üretilecek üründeki patentlenebilir unsurlar neler, bu unsurlar işlevlerini hangi teknik yöntemlerle yerine getiriyor, bu unsurları sağlayan çözümleri siz mi üreteceksiniz bir yerden mi tedarik edeceksiniz ve nasıl tedarik edeceksiniz (lisans alma, ürünü/bileşeni alma vb), ürünü üreteceğiniz ve satacağınız ülkeler hangileri.
Sonrasında bu alınan bilgilere göre bir patent havuzu oluşturulur ve oluşturulan patent havuzundaki istem kapsamı ve coğrafi kapsam açısından risk teşkil eden patentler belirlenir. Belirlenen riskli patentler için lafzi ve gerekirse eşdeğerler doktrini bazında ihlal analizleri yapılır ve buna göre FTO raporu hazırlanır. FTO raporlarında sonraki süreç için bir yol haritası olmasını da tavsiye etmekteyim. Bu yol haritası asgari olarak henüz başvuru süreci devam eden ancak mevcut istem kapsamı itibarıyla ihlal edilen patentlere ilişkin ve/veya FTO sürecinde yayınlanmamış patentlere ilişkin yapılması gerekenler gibi başlıkları içerebilir.
Konuyu toparlarsak, ben bir fikri mülkiyet hakkını ihlal edersem ne olur derseniz, böyle bir durumda ticaretinizi ve itibarınızı zedeleyecek ciddi hukuki yaptırımlara maruz kalabileceğinizi size bildirmek isterim. Nedir bunlar? Tescilli fikri mülkiyet hakkı ihlal edilen bir hak sahibi, yoksun kaldığı kazanca ilişkin bir tazminatın kendisine ödenmesini, üretilen taklit ürünlere el konulmasını (depolarınızdaki ya da bayilerinizdeki gibi), bu ürüne has olarak kullanılan üretim ekipmanlarına el konulmasını ve hatta bu tecavüz durumunun ulusal basında duyurulmasını açacağı bir hukuk davası yoluyla mahkemeden talep edebilir. Konu bir marka hakkına tecavüz ise, bunlara ilave olarak ceza davası yoluyla idari para cezaları da devreye girmekte ve suçun tekrarı söz konusu ise hapis cezaları da verilebilmektedir.
Tabi ki dava yoluna gidilmeden önce mutlaka alternatif uyuşmazlık çözümlerine de başvurulmaktadır. Örneğin nadir de olsa bazı hak sahipleri konuya yapıcı yaklaşıp fikri mülkiyet hakkını kullanabilmeniz noktasında size bedeli mukabilinde (sabit bir bedel ve/veya satışlardan bir yüzde gibi) bir lisans hakkı verebilmektedir.
Umarım faydalı bilgiler aktarabilmişimdir.
Sevgi ve saygılarımla