Hep belirttiğim üzere Fikri Mülkiyet Hakları kurumların en değerli varlıklarından biridir ancak bu değerli enstrümanlardan en etkin şekilde faydalanabilmek için stratejik fikri mülkiyet yönetim kültürüne sahip olmak gerekiyor.
Aşağıda stratejik fikri mülkiyet yönetimine ilişkin temel başlıkları sıraladım.
Kültür oluşturma: Bu başlık kapsamında katmanlı eğitim programlarıyla Fikri Mülkiyet Hakları kültürünün kurum içindeki yayılımının sağlanması amaçlanır. Bu süreçte öncelikle temel seviyedeki bir farkındalık eğitimi mümkünse kurumdaki tüm birimleri kapsar şekilde verilmelidir. Sonrasında daha derinlikli eğitimler özellikle Ar-Ge birimine verilebilir ve hatta bu birimden seçilecek bir ya da birkaç kişi uzmanlık seviyesindeki ilave eğitim programlarına da dahil edilebilir.
Sistematikleri kurma: Bu başlık kapsamında Fikri Mülkiyet Haklarının kurum içinde nasıl yönetileceğine ilişkin yazılı prosedürler ve bu prosedürlerde kullanılacak öncelikle sistem dokümanları (hak talep formu, buluş bildirim formu gibi) oluşturulur.
Değerlendirme: Bu başlık kapsamında mümkünse farkı disiplinlerden kişileri içeren ve özellikleri ve de görev-sorumluluk alanları önceden bir prosedürde belirlenmiş bir Fikri Mülkiyet Hakları Değerlendirme Kurulu (FHDK) kurulur. Bu kurul, kuruma içeriden ya da dışardan gelen tüm fikirlerin; hangi fikri mülkiyet enstrümanı ile korunabileceği, kurumun stratejik hedefleriyle uyumlu olup olmadığı, tescil edilebilirlik ve/veya ticarileşme potansiyelinin ne kadar olduğu gibi konularda incelemeler yapar ya da yaptırır ve ona göre hak sahipliği ya da başka ilgili kararları verir.
Envanter oluşturma: Bu başlık kapsamında, FHDK onayından geçen konular için doğru kurgulanmış bir kayıt ya da tescil stratejisiyle koruma altına alınma süreci başlatılır. Ek bilgi olarak, marka, patent ya da tasarım gibi sınai mülkiyet enstrümanları TÜRKPATENT gibi resmi kurumlar nezdinde tescil işlemine tabi tutulurken, know-how içeren her türlü dokümanlar, yazılım kodları ya da telif ya da eser niteliğindeki konular çeşitli kayıt sistematikleri ile (noter, zaman damgası, isteğe bağlı kayıt-tescil gibi) resmi kayıt altına alınabilmektedir.
Portföy Yönetimi: Özellikle kuruma ait fikri mülkiyet haklarının sayısı arttıktan sonra buradaki portföyün dikkatli şekilde yönetilmesi gerekmektedir. Bu yönetimden kasıt; hakkın devamı için resmi sürelerin-gereksinimlerin yerine getirilmesi, portföyün kategorize edilmesi (amacı, önem derecesi, ticarileşme durumu gibi), bütçe yönetimi ve bununla ilintili olarak gerektiğinde hak düşürme kararlarının verilmesi gibi faaliyetlerdir.
Faydalanma: Fikri Mülkiyet Haklarının sadece bir belgeden ibaret olduğunu düşünürseniz, elinizdeki potansiyeli görememiş olursunuz. Oysa elinizdeki bu kıymetli varlığı algı yönetimi, itibar yönetimi, rakiplere gözdağı verme/yavaşlatma, hukuki saldırılara karşı savunma, taklitlerle tavizsiz mücadele etme gibi size pazarda ciddi avantaj sağlayacak amaçlarla hukuki ve etik sınırlar dahilinde her zaman kullanabilirsiniz.
Değerleme: Özellikle şirket hisselerinin satışı, halka arz ya da bir fikri mülkiyet hakkının üçüncü bir kişiye kiralanması/satışı gibi durumlarda fikri mülkiyet haklarının maliyet, gelir ya da pazar bazlı değerleme yöntemlerinden uygun olan bir yöntem ile değerlemesinin de yapılması gereklidir. Değerlenen Fikri Mülkiyet Hakları aynı zamanda bilançolarda dipnotları, nazım hesaplar gibi yerlerde yatırımcılara bilgi amaçlı olarak da gösterilebilmektedir.
Sinerji yaratma: Fikri Mülkiyet portföyünden hukuki koruma ve caydırıcılık dışında daha da fazla fayda temin etmek için patente dayalı vergi istisnası uygulamaları, Fikri Mülkiyet Haklarına ilişkin verilen teşvik-destek imkanları, lisanslama fırsatları, patentler üzerinden teknoloji işbirliği olanakları gibi konulara kafa yorulması, bu vesileyle ciddi finansal ve stratejik avantajlar elde edilmesine olanak vermektedir.
Kurum genel stratejisi ile eşgüdüm: Fikri Mülkiyet Stratejisi kurumun üst yönetim tarafından belirlenen iş stratejisi ve kurumun aktif olduğu pazardaki müşterilerin beklentileri ile uyumlu olmalıdır. Örneğin bir kurumun bütçesi sınırlı ise, bu durumda mükemmel mühendislik eserleri olan ama müşteri tarafından faydası direk hissedilmeyen teknik konulara onlarca patent almak yerine, müşterinin faydasını hissettiği işlevleri, bu işlevlere ulaşmayı sağlayan tüm farklı çözüm yöntemlerini koruyacak bir patent ailesi oluşturmak çok daha mantıklıdır.
Tabi ki derin uzmanlık ve multidisipliner bakış açısı gerektiren tüm bu süreçler boyunca size etkin yol arkadaşlığı edebilecek ve tecrübesiyle size yol gösterebilecek, yetkin bir patent danışmanlık şirketi ile de çalışılması gerekmektedir. Bu danışmanı seçerken de konuya kesinlikle salt ücret odaklı yaklaşmamanızı, danışmanınızı aynı bir doktorunuzu, avukatınızı ya da mali müşavirinizi seçerken gösterdiğiniz bir hassasiyetle seçmenizi de önemle tavsiye ederim.
Üzerine gayet kalın kitap yazılabilecek bir konunun ana çerçevesini kısaca anlatmaya çalıştım. Umarım faydalı bilgiler aktarabilmişimdir.
Sevgi ve saygılarımla